Boğaziçi Üniversitesi'nde öğrencilerin düzenlediği protestolar ve polis müdahalesi oldu.
Prof. Dr. Melih Balu'nun geçen ay Recep Tayyip Erdoğan tarafından Boğaziçi Üniversitesi Rektörü olarak atanması ile başlayan eylemler ve esintileri devam ediyor. Boğaziçi Üniversitesi'nde görev yapan bazı Öğretim üyeleri de Balu'nun atanmasına karşı çıkmışlardır. Polisin Boğaziçi Üniversitesi Kampüsünde düzenlenen eylemlere müdahale etmesi sosyal medyanın en çok konuşulan başlıklarından biri oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan 1 Ocak 2021 de yayımladığı kararname ile Prof Dr. Melih Balu'yu Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğüne resmen atadı. Atama kararının ardından öğrencilerin oluşturduğu BOĞAZİÇİ DAYANIŞMASI, boykot ve eylem çağrısı yaptı. Bu çağrılarla birlikte günlük olarak farklı protesto gösterileri düzenlenmeye başlandı. Öğretim üyeleri de her gün rektörlük binası önünde cüppeleriyle birlikte toplandılar.
Öğrenciler ve Öğretim Üyeleri Balu'nun istifa etmesini ve Rektörün seçimle belirlenmesini istediler.
Bazı öğrenciler tutuklandı, bazıları serbest bırakıldılar. Bu taleplerine tutuklu öğrencilerin de serbest bırakılmalarını eklediler. Valilikten yapılan açıklamaya göre" 1 Şubat 2021 tarihinde izinsiz gösteriler sırasında Cumhuriyet Başsavcılığı talimatıyla Emniyet Müdürlüğümüzce gözaltına alınan 108 şüpheliden 7'sinin Boğaziçi Üniversitesi olduğu, 101 şüphelinin Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi olmadıkları, 15 şüphelinin de Üniversite düzeyinde eğitim görmediği tespit edilmiştir. Rektörlük binasının ablukaya alınması nedeniyle gözaltına alınanlar dan 50 şüphelinin Boğaziçi Üniversiteli oldukları 1 öğrencinin başka bir üniversite öğrencisi olduğu tespit edilmiştir." Açıklaması yapıldı.
Sayın Süleyman Soylu Boğaziçi Üniversitesi'nin önünde Kâbe fotoğrafının yere serilmesi ne doğal olarak tepki göstermiştir. "Tuzağa düşmeyin" uyarısında bulunmuştur.
Haklıdır; fikir özgürlüğü var diye LGBT ve bazı sapkın düşünceleri çok normal gibi görenlerin İslamiyet'in kutsallıklarına saldırmalarına izin verilmemelidir. Bin kişi protesto eylemi yapıyor diye (maalesef bunların içinde bazı milletvekilleri de var) 26 Milyon kişinin reyi ve iradesi sorgulanıyor da bunun da adı demokrasi değildir.
Aklım ve mantığım bana bu olanları provokasyon eylemleri olarak değerlendirmem gerektiğini söylüyor. Üniversite geçmişi olan bir insan olarak benim de düşüncem Üniversitelerin kendi Rektörlerini seçebilme özgürlüğü olması gerektiğidir. Fakat yasalar gereği bu atamaların Cumhurbaşkanlığı tarafından onaylanarak yapılması da aykırı bir durum değildir. Olayların çok farklı amaçlara çekilmeye çalışılmasını da artık bildiğimiz üzere, belli sebeplerle yapılmış olduğunu idrak edebilmeliyiz, mantalite bunu açıklamaktadır.
Bir İslâm ülkesinde, KÂBE'nin resmi ayaklar altına alınamaz. Bunun Rektör atanmasıyla alâkası yoktur.
Boğaziçi Üniversitesi olayları nereden nereye geldi; bu olayları bazı siyasetçiler de bazı amaçlara yönelik kullandılar, oysa bu sorun genelleme yapılarak daha demokratik platformlarda gündeme getirilerek ileriye doğru çözüm adımları atılabilirdi, bunun yolu böyle siyasi eylemlere dönüştürmek olmalıydı.
Aklımızı kullanırsak, gençlik çektikleri yere gidip bu tarz antidemokratik eylemlerin akışına kapılmamalıdır. Sorunlar yanlışa yönelik eylemlerle çözülemez.
Dünyanın hali ve gidişat malumken ülkemizin aleyhine yapılmak istenenler aşikârken, geleceğimizi teslim edeceğimiz değerli beyinlerin sahibi genç neslimizin de provatik eylemlerin oyuncağı olmamalarını diliyorum, temenni ediyorum.