KADIN OLMAK!
Nazik ORAN

KADIN OLMAK!

Bu içerik 641 kez okundu.

Türkiye’de kadın olmak, cinsiyetle olan bir şey değildir. Kadın olmak adam olmak ve dimdik ayakta durmak demektir. 

Çünkü Kadınlar, Annedir, kardeştir, sevgilidir, eştir, kız çocuğudur, teyzedir, haladır, yeğendir kısacası insan olmaktır. Ama günümüzde ise kadın olmak ezilen, sevilen, uğruna cinayetler işlenen, ölünen, öldürülendir.

Toplumumuzda kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın; çocuğun cinsiyetinin erkek olması isteği; çeyiz, başlık parası, namus cinayetleri; evlilikte hırpalanma, dayak, tecavüz, ekonomik ve psikolojik baskı; kadın ticareti, fahişeliğe zorlama, kadını “evdeki her işi yapma zorunluluğu olan köle” gibi gören bir zihniyetten kaynaklandığı söylenebilir.

Yine de dünya geneline baktığımızda kadına yönelik şiddetin en az yaşandığı ülkelerin başında Türkiye’nin geldiğini söylemek yanlış olmaz. Kadına yönelik suç oranlarına baktığımızda Macaristan, Fransa, İsrail ve komşumuz Yunanistan’da ülke genelindeki tüm suçların yüzde 15’i; ABD, Almanya, İsveç, Portekiz gibi ülkelerde yüzde 20’sini kapsamaktadır. Uluslararası araştırmalar Türkiye nüfusunu oranladığında bu payın tüm suçlar içinde sadece yüzde 7 olduğunu ve şiddet konusunda birçok ülkenin gerisinde iyi bir imaja sahip olduğumuzu göstermektedir.

Dünyanın pek çok yerinde doğacak çocukların erkek olması yönündeki beklenti ve istek, kadınlar üzerinde aşırı psikolojik şiddet etkisi oluşturmaktadır.

Kendimizi gazete manşetlerine, haber bültenlerine kaptırıp toplumsal dokumuzu zedeleyecek duygulara göre değerlendirmemeli; kadına verilen en şerefli rütbelerden biri olan “anne” olmak hediyesini elinden almamalıyız.

Özellikle kadının ekonomik bağımsızlığını kazanması, Medyanın garip bir propaganda yöntemiyle özgürlük temelli yürütülen tartışmalarla aile yapısını zedeleyecek ve sınırları belli olmayan bir özgürlük algısı yalanına inanılmaması gerekiyor.

Bildiğimiz en temel gerçek şu ki Dünya’da bir genelleme yapılırsa kadınlara; Kapitalizm reklam objesi, Komünizm seks kölesi, İslam dünyası ‘anne’ gözüyle bakmaktadır. Toplumumuzun da kadına bakışı genel hatlarıyla ‘annelik’ rolü üzerindendir. Bu rol, diğer bakış açılarına göre tartışmalı da olsa ‘değer’ sıralamasında elbette ilk sırada gelmektedir. Dileğimiz odur ki kadınlar: ne reklamların pazarlama malzemesi olsunlar, ne sadece çocuk doğuran bir makine görülsünler, ne meydan okuyacak kadar özgür olsunlar ne de böyle bir özgürlük anlayışı olması gerekiyormuş palavrasına inansınlar.

Kadınların; herhangi bir kişiden [birey, aile, kişi ve insan] olarak daha değersiz görülmediği bir toplum inşa ettiğimizde başta şiddet olmak üzere bütün problemlerimiz daha kolay çözeceğiz.

Sonuç olarak; Bir kadına verilecek en büyük değer, onun bir erkekten farkı olmadığı gibi saçma bir özgürlük modeline inandırmak değil; onun birey, eş, anne, kadın kısaca insan olarak değer açısından herhangi birinden zaten hiçbir farkı olmadığını hissettirme erdemidir.

Çünkü mutlu günler hep kadınlarla mümkün.

Allah eksikliklerini göstermesin.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
NİCE YILLARA MEDYA GAZETESİ
NİCE YILLARA MEDYA GAZETESİ
Sevilen eğitimci hayatını kaybetti
Sevilen eğitimci hayatını kaybetti